2015 Temmuz’undan beri, darbe girişiminin yarattığı atmosferi de kullanan egemenler halka yönelik baskı ve sömürü politikalarında pervasız bir saldırı içindedir. Bu politikaların hapishanelerdeki yansıması tecridi derinleştirmek ve yaygınlaştırmak üzere atılan adımlardır. Egemenler F tiplerini yetersiz görmüş, önce S ve sonra da Y tipi hapishaneler inşa ederek tecridi bir adım öteye taşımışlardır.
Bunlar içerisinde Y tipi hapishaneler tecridin niteliği ve olumsuz etkisi bakımından özel önemdedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat “onlara gün yüzü göstermeyeceğiz” diyerek yapılışını duyurduğu bu hapishaneler 2020 yılından itibaren açılmaktadır. Halihazırda sayıları 7’ye ulaşmıştır.
Bu hapishaneler Jeremy Bentham’ın Panoptikon Projesinin modern biçimleridir. 18. yy’da dahi insanlık dışı bulunan bu proje ve anlayış 21. yy’da egemenler tarafından modern teknolojinin imkânları kullanılarak hayata geçirilmektedir. Y tipi hapishanelerde tek kişilik hücreler dar, güneş görmeyecek biçimde ve havalandırmasız inşa edilmiştir. Mevcut uygulamada tutsakların havalandırma süresi bir saat ile sınırlandırılmıştır. Bu hapishaneler insanın diri diri tabuta konması fikrinin hayat bulmasıdır ve kapatılmalıdır.
Tecrit bu “yeni ve ölümcül hapishane modeli” ile derinleştirilmiştir. Gene de egemenler saldırılarını bununla sınırlamadılar, “can düşmanlarına” mevzuatta yapılan değişikliklerle, bazen de yaratılan fiili durumlarla da saldırmaya devam ettiler.
Ceza İnfaz Kanununda değişikliğe gidilmiş ve şartlı salıverilme hakkı İdare ve Gözlem Kurullarının yetki alanına dahil edilmiştir. Bu değişiklik ile tutsaklara tanınmış bir hak daha gasbedilmiştir. Geçmişte şartlı salıverilme için “iyi halli” olmak yeterliyken şimdi Kurul onayı gerekmektedir. Böylelikle objektif kriterlere bağlanmış bir hak bağımsız ve özerk hiçbir niteliği olmayan kurulların subjektif değerlendirmelerine bırakılmış, keyfi uygulamaların önü açılmıştır. Tüm kamuoyunun ne menem bir icat olduğunu kendi pratiğiyle bildiği, tanıdığı “Mülakat Sistemi” hapishanelere taşınmıştır. Mülakat sisteminin genel işleyişi göz önüne alındığında kesin olarak söylebiliriz ki siyasi tutsakların şartlı salıverilme hakları fiili olarak ortadankaldırılmıştır. Mevcut uygulamalar da bu yöndedir. Daha fazla mağduriyet yaratılmadan uygulamaya son verilmelidir.
Mevzuatta yapılan bir başka değişiklik de tutsakların takip edebileceği süreli yayınların Basın İlan Kurumu listesinde bulunması zorunluluğunun getirilmesidir. Bu liste kapsamında değerlendirilmeyen dergi formatındaki yayınlara abonelik şartı getirilmiştir. Bu yayınlara ancak idareler aracılığıyla abone olunabilmektedir. Bu, abonelik sürecini olumsuz etkileyen bir uygulamadır. Basın İlan Kurumu listesine ise başta devrimci-demokratik yayınlar olmak üzere birçok muhalif yayın dahil edilmemiştir. Bu yolla tutsakların özgürce haber alma hakkı kısıtlanmış, fiziki tecrit sosyal tecridin koyulaştırılması ile güçlendirilmiştir. Bunun yanı sıra mevzuatta bir dayanağı bulunmamasına karşın “güvenlik” gerekçesi ile fiili durumlar yaratılarak tüm hapishanelerde kitap kotası uygulamasına geçilmiştir. Böylece tutsakların ideolojik, siyasi ve kültürel olarak kendilerini beslemelerinin ve üretmelerinin maddi koşulları daraltılmıştır.
Tutsakların sosyal tecridine dönük bir başka gelişme de tutsaklar ile her türlü ilişkinin kriminalize edilmesidir. Ziyaretçiler kolluk güçleri tarafından güvenlik soruşturmasına tabi tutulmakta, tutsaklara dayanışma amaçlı para gönderen duyarlı kişiler, arkadaşlar, akrabalar tutuklanmakta tutsaklarla maddi-manevi dayanışmada bulunmak suç gibi gösterilmektedir. Bu sayede tutsakların toplumla bağları koparılacak tutsakların tecridi derinleştirilecek, tutsaklara dönük toplumsal duyarlılık baskılanacak ve tutsaklara yönelik faşist baskılar gizlenebilecektir.
Tutsaklarla dayanışmanın önündeki her türlü engel kaldırılmalıdır. Tutsaklarla dayanışmanın kriminalize edilmesi çabalarına son verilmelidir.
Hapishanelerde yeni olmayan, her daim güncelliğini koruyan bir başka sorun da hasta tutsaklara yönelik uygulamalardır. Yaşamlarını tahammül edilemez ağır koşullarda sürdürmeye zorlanan hasta tutsakların tedavi için şart olsa da önce tahliyeleri, sonra da hapishane koşullarında fiilen sağlık hizmetlerine ulaşmaları engellenmektedir. Bu engellerin başında kelepçeli muayene dayatması gelmektedir. Hastane sevkleri uzatılmakta, hastaneye gidişlerde “ağız içi araması” gibi onur zedeleyici uygulamalar dayatılmakta, sevkler sağlık koşullarını zorlayacak nitelikteki tekli ringler ile yapılmak istenmektedir. Bunlar sadece hasta tutsakların değil tüm tutsakların tedaviye erişimini zorlaştırmaktadır.
Aşağıdaki taleplerimiz için 1 Ağustos’tan itibaren 5 günlük açlık grevine başladığımızı duyuruyoruz. Bu açlık greviyle birlikte Y tiplerine karşı direneceğimizi ilan ediyoruz. Tüm halkımızı taleplerimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.
TALEPLERİMİZ:
- Y tipi hapishaneler kapatılsın!
- İdare ve Gözlem Kurulları kaldırılsın!
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kaldırılsın!
- Süreli yayınlara erişimde BİK şartı kaldırılsın, kitap kotası uygulaması sonlandırılsın!
- Hasta tutsaklar serbest bırakılsın! Tutsaklar için insan onuruna uygun tedavi koşullar yaratılsın!
TÜM HAPİSHANELERDEN TKP/ML DAVA TUTSAKLARI