Şehit düştüğü tarih: 28-29 Ocak 1921
1883’de doğan Mustafa Suphi, İstanbul Hukuk Fakültesi’ni ve Paris Siyasi Bilimler okulunu bitirdi. Paris’te okuduğu bu okulda bitirme tezi olarak Türkiye’de Tarım Kredileri Teşkilatının Durumu ve Geleceği üstüne bir çalışma yaptı. Paris’te bulunduğu yıllarda Tanin gazetesinin muhabirliğini yaparken, diğer yandan sendikalar, işçi örgütleri ve siyasi partiler üzerine de incelemelerde bulundu.
1908’de Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli gazetelerde yazılar yazdı ve üniversitede hukuk-iktisat öğretmenliği yaptı. 1912’den itibaren Türkiye işçi ve köylülerini kırdıran emperyalist yağma savaşlarına karşı çıktı ve Alman işbirlikçisi ittihatçı kompradorlarla mücadeleye başladı.
İlk tutsaklığını 1913’te sürüldüğü Sinop’ta yaşadı. 1914’te buradan kaçarak Rusya’ya geçti. Burada Bolşevizm’le tanışan Suphi, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Tüm Müslüman İşçileri Merkez Komitesi’ne seçildi. Sınıf mücadelesinde daha çok sorumluluk alıp sosyalizmi yayma kararlılığıyla 1918’de uluslararası devrimciler toplantısı ve Mart 1919 3. Enternasyonal’in 1. Kongresinde Türkiye delegesi seçildi. 1919’da Türkistan’da Türklerden oluşan bir Kızıl Ordu Birliği kurdu. O dönem yetiştirdiği birçok propagandacıyı Anadolu’ya gönderdi. 10 Eylül 1920’de Bakü’de 74 delegeyle Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluş kongresini yapmıştır.
Mustafa Suphi, 1972’de kurulan Proletarya Partisi’nin öncülü olan TKP’nin kurucusu olarak Türkiye topraklarındaki Komünist hareketin ilk temsilcisidir. Ancak İbrahim Kaypakkaya TKP’nin içinde bulunduğu durumu şu sözleriyle tanımlamaktadır: “M. Suphi yoldaşın önderliği altındayken Leninist bir partiydi. M. Suphi yoldaşın Ke-malistler tarafından hunharca katledilmesinden sonra partinin önderliği revizyonistlerin eline geçmiştir.” İ. Kaypakkaya şafak revizyonistlerine eleştirisinde TKP miras-çılığı üzerine ise şunları da söylemiştir: “TKP mirasçılığı havada bir iddiadır. Bir komünist hareket, M. Suphi yoldaşın önderliğindeki TKP’nin mirasçısı olur. TKP saflarındaki militan işçi-köylü-aydın üyelerin kafalarında ve yüreklerinde taşıdıkları komünizm davasına derin inancın mirasçısı olur ama, TKP önderliğinin revizyonist çizgisinin mirasçısı olamaz.” Artık Türkiye’de sosyalizmin tohumlarını serpmenin zamanının geldiğini düşünen Mustafa Suphi ve Ethem Nejat, Kars’tan Türkiye’ye girerler. Kemalizmin hain pusuları, provokasyonları peşini bırakmaz. Böylece Suphi ve yoldaşları Trabzon üzerinden Bakü’ye dönmeye karar verirler. Ve bizzat Mustafa Kemal’in emriyle Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı Karadeniz’i kızıla boyayarak 28-29 Ocak 1921’de hunharca katledilirler.