Ölümsüzleştiği tarih: 19 Haziran 1982
Mezar Yeri: Dersim – Hozat/İnciga Köyü
BEYAZ DAĞ ŞEHİTLERİ
Düşman bir ihbar üzerine Dersimin Hozat ilçesindeki Beyazdağ’ı dört bir yandan kuşatma altına alır. Konaklamak için gittikleri bu yerde nöbetçinin dikkatsizliği, durumu daha da zorlaştırır. 19 Haziran 1982’de düman tarafından yapılan nokta baskınında, uyku tulumlarının içinde olan Hüseyin Gözlü şehit düşerken Mahmut Şefik Karaağaç ağır yaralı olarak düşmanın eline geçer ve işkencede katledilir.
Mahmut Şefik Karaağaç
22 Haziran 1958 tarihinde Dersim’in Hozat ilçesi İnciga (Altınçevre) köyünde aydın bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu Hozat ve Pertek’te, Ortaokulu Hozat’ta okudu. Lise yıllarında TKP/ML ile ilişkiye geçen Mahmut Şefik Karaağaç (Karlos), çeşitli öğrenci organlarında görev aldı. 1 Mayıs 1977’ye İstanbul’da katıldı. Memleketine döndüğünde TKP/ML’li idi.
Üniversiteyi kazandığı halde gitmeyip, ilkbahar 1980’de yapılan gerilla kampı sonrası seyyar gerillalara, 12 Eylül öncesi dönemde ileri militan olarak katıldı. 5 Eylül 1980’de tutuklansa da, direnişi ve delil yetersizliği sonucu salıverildi. Dışarı çıktığında gerilla savaşına tekrar döndü. II. Parti konferansından sonra Parti Aday Üyeliği’ne çıkarıldığı gibi, TİKKO’nun çeşitli komutanlıklarında da görev yaptı.
Babası Yusuf Karaağaç’ın anlatımı:
“Oğlum, 22 Haziran 1958 tarihinde Dersim’in Hozat ilçesi Altınçevre (Inciğa) köyünde doğdu. İlkokulu Hozat’ın Karabakır köyü okulu ve Pertek’in Akdemir köyü okulunda okudu. Orta ve lise öğrenimini Hozat Lisesi’nde yaptı. Lise son sınıftayken devrimci düşüncelerle tanıştı ve lisedeki gençlik çalışmaları içerisinde yer aldı. O yıl okul idaresine karşı yapılan bir haftalık açlık grevine katıldı. Liseyi bitirdikten sonra, belli bir dönem İstanbul’a gitti.
1977 yılındaki kanlı 1 Mayıs’a o da katılmıştı. Bu dönemde bir kez daha gözaltına alındı. Oğlum, Hozat’a geri döndüğünde artık TKP/ML ‘liydi.
Üniversite sınavına girdi ve Ankara Gazi Üniversitesi Pedegoji Bölümü’nü kazandı. Fakat, kazanmasına karşın okula gitmeyerek, gerillaya katıldı.
Gerilladayken, bir ara bir görev için Hozat’ın şehir merkezine inmiş. Sonradan öğreniyoruz ki oğlum, diğer iki yoldaşıyla birlikte gece şehir merkezini terk etmek için hareket ederken askerler ile karşı karşıya geliyor. Oğlum ve yoldaşları çatışarak mevziden geçiyorlar. Bu çatışma oğlumun ilk çatışmasıydı ve dizinden yaralanıyor.
Şefik, gerilla savaşı içerisindeyken 5 Eylül 1980 günü Çağlarca köyünün Orzik mezrasında Hüseyin Koç ile birlikte düşmanın eline geçti. Delil yetersizliğinden kısa süre içinde serbest bırakıldı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası baş gösteren dağılma ve yılgınlık ortamında, o tavrını mücadeleden yana koydu ve tekrar gerilla mücadelesine katıldı.
Oğlum bizi son olarak 1982 yılının Mayıs’ında veya Haziran’ın ilk haftasında, Tavuk köyüne çağırmıştı. Bize, bölgenin dışında görevlendirildiğini, uygun kıyafetlere ihtiyacı olduğunu söylemişti. İstediği eşyaları aldık ve aynı günün akşamı kardeşine verdik. Oğlum, yoldaşlarıyla beraber, annesini görmek için köyümüze geldi. Gece saat 3 sıraları köyü terk etmişlerdi. Sabah saat 11:00 sıralarında Tavuk Dağı’nda silah sesleri duyuldu. Silah sesleri yarım saat kadar devam etti. Hozat’ı o gün sessizlik bürüdü. Oğlumun vurulduğunu, ancak ertesi gün çatışmanın çıktığı yere yakın köylülerin gelmesiyle öğrendik. Köylülerden biri yanımıza yaklaştı ve Şefik’in çatışmada yara aldığını, yarasının ağır olmadığını, ama ilaç gerektiğini söyledi.
Daha sonra öğrendik ki, bir köyde Şefik’i tedavi etmişler ve aynı gün köyden gitmişler. Aradan uzun bir zaman geçmeden, 19 Haziran 1982 günü, jandarmalar beni gelip götürdüler. Karakoldan da polis müdürlüğüne götürüldüm. Burada bana, oğlumun Beyaz Dağ’da çıkan çatışmada öldürüldüğünü, cenazesinin de Geyiksuyu’nda olduğunu söylediler.
Çatışma dediler ama oğlumu tulumun içerisindeyken öldürmüşler. Ben oğlumu katlettiklerini biliyordum. Bunun için suç duyurusunda bulundum. Suç duyurum işleme kondu ama bir sonuç çıkmadı tabii. Oğlum işte böyle bir insandı. Yılmadı, inandığı davası uğruna ölümü göze aldı…”
İşçi Köylü Kurtuluşu dergisinin Ağustos 1982 tarihinde yayınlanan 42, Sayısında yoldaş hakkında çıkan yazı:
Patimiz TKP/ML, iki TİKKO savaşçı neferini daha şehit verdi
18 Haziran’da Dersim’in Kırnik köyü yakınında,Beyaz Dağ’da bir gerilla birliğimizin konaklama yeri,karşı-devrimci ordu güçlerin ce çevrildi. Uyku tulumları, içindeki gerillalarımız, kurşun yağmuruna tutularak ikisi şehit adiİdi,üçü yaralı olmak üzere 5 gerillamız düşmana esir düştü. Bir gerillamız İse,yaralı olarak düşmanın çemberinden çıkarak kurtulnayı başardı.
Faşist cuntacılar karşı-devrimci terörü uc’a çıkarmakta,baskı ve katliamlarını olanca şiddetiyle sürdürmektedirler.Cuntacıları en çok korkutan da halkamızın anti-emperyalişt, anti-feodal Yeni Demokratik Devrim mücadelesidir.Bu nedenle askeri faşist cunta halkımıza,Kürdistan’a ve onun bir parçası olan DERSİM’e,devrimci demokratlara ve Partimize karşı hayasızca saldırıların devam etmektedir. Şehirler.Kazalar.Köyler gün doğmadan kuşatılıp ablukaya alınıyor ve gün ışıyınca genel saldırıya geçiyor;arama adı altında her taraf dağıtılıyor,İnsanlar suçsuz,gerekçesiz tutuklanıyor, dövülüyor ve her türlü baskı uygulanıyor. Sokakta,yolda,okulda ihtarsız ateş ediliyor.Suçsuz insanlar katlediliyor.Cunta her türlü baskı,zorbalık ve zulmü halkımıza mübah görüyor.
Faşist cuntacılar darbeyi gerçekleştirdiğinde’Sağ ve sol terörü, önleyip! can güvenliğini sağlamak,batak içindeki ekonomiyi düze çıkarmak için müdahalede bulunduklarını’ açıkladılar.Oysa cuntanın yaptığı ve yapacağı olan tek şey halkımıza azgınca saldırmak, onun mücadelesini kanla boğmaktır.Yapılmak İstenen de budur.
Cunta geldikten hemen sonra,halkımızın yıllarca kanı,canı pahasına elde ettiği ekonomik-demokratik tüm haklarını bir çırpıda yok etti.Yüzbinleri bulan devrimci,demokrat,yurtsever insan cezaevlerine dolduruldu.İşkenceden geçirdi ve yüzden fazla devrimci komünist işkencede katledildi.Sayısı belirsiz insan sakat bırakıldı. Yirmiye yakın idam cezası infaz edildi,hala ardı ardına idam cezaları verilmekte, zindanlarda cuntaya boyun eğme yen devrimci ve komünistler kitle halinde yok edilmekte,sokak ortasında,yolda,okulda, evde sorgusuz-sualsiz kurşuna dizilmekte ve her gün cuntacılar cinayetlerine yenilerini eklemektedirler.
Cuntacılar Kürdistan’da,Kürt Ulusu’na karşı da hayasızca saldırılarını sürdürmekte, Kürt halkına karşı da olmadık saldırılar dü zenlemektedir. Son yıllarda kabaran genel sınıf mücadelesinin bir koşulu olarak Kürdistan’da gelişen ulusal ve sınıfsal uyanıştır ki; hakim sınıfların korkulu rüyası haline gelerek, Kürt Ulusunun ulusal ve sınıfsal mücadelesine çok yönlü saldırıya geçmiştir.Hele hele Kürdistan’ın bir parçası olan DERSİM onlar için ortadan kaldırılması gereken bir bölge olarak görülmeye başlanmıştır.
DERSİM bugün baskı,zorbalık ve zulmün en yoğun olduğu bölgedir,ve hakim sınıflar DERSİM’de yapmadıklarını bırakmadılar.Arama-tara malar, operasyonlar,baskınlar ve katliamlar sürüp gitmektedir.
Dersim halkı topraksızdır,yoksuldur.Yaşamını zar zor sürdürebilmektedir.Yakın geçmişte Katliam’dan geçirilen Dersim halkı,yıllar yılıdır ki çok yönlü baskı altında bulunmakta, ezilmekte, horlanmaktadır. Ama bu oranda da DERSİM halkı demokratik bir ruha sahiptir.Tutucu değil,ileriye dönük devrimci düşüncele re açıktır.
Sınıf mücadelesinin gelişmeye başlamasının görüldüğü dönemde,Dersim halkı devrimci düşünceleri çabucak benimsemiş, devrimden yana tavır almıştır. Bu haliyle Dersim kısa sürede etrafına ışık saçan bir fener durumuna gelmiştir.Cuntadan sonra da hakim sınıfların yalan,baskı,zorbalık ve yıldırma uğraşılarına karşın, geri adın atmamış,devrimden yana tavrmı sürdürmüştür. Bu nedenle faşist cuntacılar Dersim’e en azgın saldınlannı başlatmışlardır.
İndirme-bindirme, komando alay ve tugaylarıyla çıkartma yapılmış,köylere,yollara,orman vb. her yere karakollar kurarak saldırya geçmişlerdir.Cuntacılar operasyon adını verdikleri saldırılarda aranmadık köy, ev,dağ, taş bırakmamakta,köy baskınlarında kadınlara genç kızlara,gelinlere zorla tecavüz etmekte, yaşlısından,gencine, çocuğundan,büyüğüne kadar dayaktan geçirmektedirler. Girdikleri köylerde zorla davar kestirmekte, kesmeyenlere daha fazla işkence yapmaktadırlar.Aramlarda eşyalar darmadağın edilerek, hoşlarına giden ve değerli olanlara el koymakta,yağmalamaktadırlar.Keyfince canlı hedef olarak ateş et – mekte,köylüleri katletmektedirler. Ve bazen işkence o denli arttırılmaktadır ki insanlar canlı canlı yakılmakta, vücutlarını kızgın kasaturalarla dağlayarak, sonra da kurşu na dizmektedirler.
Bunca baskı ve zulme karşı,Dersim halkı yılmamış, yılgınlığa kapılmamıştır. O yine devrimden yanadır. Devrime,Partimize desteğini vermekte,partimiz savaşçılarını bağrına basmaktadır. Bu nedenle faşist cuntacılar Dersini halkına ve onun canı gibi sevdiği Partiniz Savaşçılarına karşı olanca şiddetiyle saldirmakta, yok etmeye çalışmaktadır.
Bunun en som örneği de Beyaz Dağ’da bir gerilla birliğimize yönelik katliam girişinidir.
Evet! Karşı-devrim Beyaz Dağ’da katİlan girişiminde bulunmuştur .Ve olaydan çok sonra ‘teröristlerle çıkan çatışmada üçü ölü,ikisi yaralı olmak üzere 5 kişinin yakalandığı’ biçiminde açıklamada bulunmaklardır.
Uzun bir yürüyüşten sonra bir hayli yorgun düşen gerillalarımız, Beyaz Dağ’a vardıklarında mola verdiler.Ve nöbetleşerek uyku tulumları içinde uyumaya başladılar.Gün attığında ise,nöbeti gevşettiler. Bölgede yürütülen genel operasyonların bir parçası olan yörede,DEŞT (Geyik Suyu) Karakol komutanının emir ve komuta sındaki bir birliğin sürdürdüğü operasyon sırasında, Gerilla Birllğimizi konaklama yerinde gördüler. Etrafları kuşatılarak çember daraltıldı.Nöbetçinin ihmalkarlığı sonucu,kuşatmadan haberli olamadılar.Nöbetçi silah kullanamadan ekarte edildiğinde,bağırarak birliği uyarmaya çalıştıysa da,çok yakında bulunan düşman güçler âçık hedef durumunda olan ye uyku tulumları içerisinde uyuyan gteillalanmızın üstüne kurşun yağdırmaya başladılar.
Nöbetçinin ikmâl ve dikkatsizliği sonucu, etrafları çevrilen,uyku tulumları içersinde uyurken ve ihtârsız kurşun yağdırılışından, bir kısmı uykuda ve uyku tulumları içerisinde yaralandığından, geriİlalarımızın tümü değil,ancak bir bölümü silahlarını kullanabildiler.İlk önce HÜSEYİN GÖZLÜ yoldaş şehit oldu.Üçü ağır yaralı olmak üere,biri tesadüfen düşmanın eline sağ olarak geçti.Bir geerillamız ise,yaralı olarak düşmanın çemberinin dışına çıkarak kurtulmayı başardı.Yaralı gerillalarımızdan MAHMUT ŞEFİK KARAAĞAÇ silahını kullanamaz duruma geldiğinde; Tüm ener isin! toplayarak,düzeni ve Cuntayı teşhir den Partimizin şiarlarını son nefesine kadar haykırdığından, it sürüleri yoldaşımızı yaralı olduğu haide, süngüleyerek alçakça ve adice katlettiler.
İki can daha düştü aramızdan,Beyaz Dağ’ın kır çiçekleri üstüne ve sabah güneşinin ilk ışıltılarıyla görüntüleri abideleşen. Gönlümü zün gülizarı, Canımız, kardeşimiz, omuzdaşımız HÜSEYİN GÖZLÜ ve MAHMUT ŞEFİK KARAAĞAÇ isimleri.
MAHMUT ŞEFİK। KARAAĞAÇ, Tunceli’nin Hozat içesi İnciğ köyünde aydın bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.Orta öğrenimini Hozat’ta tamamladı. Öğrencilik yıllarında devrimci düşünceleri benimseyerek, Partimizin bir taraftarı oldu. Hozat’ta Partimizin faaliyetlerinin çoğuna ve eylemlerinizi hemen tümüne katıldı.Fedakâr,azimli, kararlı,soğukkanlı,cesur ve yiğit olan yoldaş, düzene karşı mücadele ederken,küçük-burjuva siyasal akım ve yoğunluklara, partimiz içerisinde ortaya çıkan sağ ve “sol” oportünizme karşıda Partimizin Marksist-Leninist çizgisini savunarak mücadele etti.
Faşist Cuntaının yoğun ve çok yönlü saldırıları karşısında da yılgınlığa kapılmadı, aranır duruma düştüğünde de sallanmadı, etki etmedi ve mücadelesini sürdürdü.Devrimci onurundan, uzlaşmaz tavrından zerrece ödün ermeden kahramanca toprağa düşmesini bildi.
HÜSEYİN GÖZLÜ yoldaş Tunceli’nin Rayberler köyünde orta halli bir köylü ailesinin çocuğü olarak dünyaya geldi.İlk okulu kendi köyünde bitirdi. Orta öğrenimini ise Tunceli’de sürdürürken ekonomik nedenlerden ötürü lise son sınıfından öğrenimini bırakmak zorunda kaldı. HÜSEYİN GÖZLÜ yoldaşta çocuk denecek yaşta Partimizin bir taraftarı oldu.
Gelişip,yetkinleşmesiyle beraber bir çok görevi üstlendi.1981’den beri profasyonel olarak çalışan yoldaşımız, o dönemden beri, bir gerilla birliğinde faaliyetini sürdürüyordu.
İki yoldaşımızı daha kaybettik,isimleri onurlu, kavgamızda sonsuza dek yaşayacak olan.
İki yoldaşımızı kaybettik ve bir gerilla birliğimiz yok oldu.Ama karşı-devrim sevinmesin boşuna, çünkü; anti-emperyalist anti-feodal Yeni Demokratik Devrim mücadelemizi yok edemiyecektir. Bu zor, çetin, uzun ama o kadar da onurlu mücadele dede kayıplar vermemiz mümkündür. Ama şimdi de, şehit olan yoldaşlarımız için, halkımız ağıt dizmekle beraber, kavgamıza yeni neferler kazandırabilmek için, kızlar ve oğlanlar yetiştirmektedir.
MAHMUT ŞEFİK KARAAĞAÇ-HÜSBYİN GÖZLÜ YOLDAŞLAR ÖLÜMSÜZDÜR!
KAHROLSUN FAŞİST CUNTA!
KAHROLSUN KOMPRADOR PATRÖN-AĞA DEVLETİ!
YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML !
YAŞASIN YENİ DEMOKRATİK DEVRİN MÜCADELEMİZ!
———————————————–
Beyaz Dağın tepesinde
Sabahın kuşluk vaktinde
Al kanımızla renklendi
Beyaz Dağın etekleri
Hüseyin’le Mahmut Şefik
ikinizi de isterdik
Bir kuş gibi uçmanızı
Yiğitçe çarpışmanızı
Beyaz Dağ artık değişti
Adını rüzgara verdi
Dersimin her canı duydu
Burası Kızıl Dağ oldu
Son bir sözümüz daha var
Göğsümüze siper dağlar
Güneşin her doğuşunda
Seyret bizi Kızıl Dağ’lar
(Mahmut Şefik Karaağaç ve Hüseyin Gözlü katledildikten sonra yoldaşları ve halk arasında söylenen bir ağıt)