Bu ülkede Ermeni olmak zordur. Daha hafızalarımızda tüm sıcaklığıyla durmaktadır 1915 Ermeni Soykırımı. Ermeni olmasına rağmen bu coğrafyayı uğruna ölmeyi göze alabilecek kadar çok seven Hrant haince katledildi. Bu ülkede devrimci olmak zordur. Bir demokratın bile her türlü baskıya maruz kalabildiği bir ülkede devrimci olmak ve öyle yaşamak.
Toplumun ‘’Tek dil, tek millet, tek bayrak’’ anlayışıyla asimile edilmeye çalışıldığı karşı duruşların büyük bedeller ödediği bir ülkede Ermeni kimliğiyle komünist olmak zordur. İşte Armenak Bakır (Orhan Bakır) öye bir ülkede Ermeni kimliğiyle insanlığın kurtuluş mücadelesinde yerini almış ve yaşamını Türk-Kürt-Ermeni çeşitli milliyetlerden ve azınlık uluslardan emekçi Türkiye halkı için feda etmiş bir komünisttir. Ezilen emekçi bir Ermeni ne anlam ifade ediyorsa O’nun yaşamında emekçi bir Kürt bir Arap bir Türk Boşnak Çerkez de aynı şeyi ifade ediyordu. Çünkü O, insanları mensup olduğu milliyetlere göre değil ezenle-ezilenin olduğu bir dünyada, dahil olduğu sınıfa göre değerlendiriyordu. Bunun için Proletarya Partisi saflarında çeşitli milliyetlerden yoldaşlarıyla omuz omuza faaliyet sürdürdü. Bu anlamda onu en iyi bir dönem Prolaterya Partisi saflarında birlikte faaliyet sürdürdüğü Hrant Dink’in ‘’O tertemiz bembeyaz bir sayfaya halkların kardeşliğini yazdı’’ sözü anlatıyordu.
1953 yılında Diyarbakır’ da doğan Armenak Bakır ilkokulu bitirdikten sonra İstanbul’da Surp Harç Lisesi’ne kaydedilir. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ni kazanır. Devrimci düşüncelerle burada tanışır. Nubar Yalımyan, Hrant Dink, Manuel Demir ve daha başkalarıyla Proletarya Partisi saflarında örgütlenir. Bu durum egemenler tarafından pek hoş karşılanmaz. Bu yüzden Proletarya Partisi saflarında Ermenilerin faaliyet sürdürmelerini her zaman bir saldırı aracı olarak kulanmışlardır. Kimi dönem Proletarya Partisi onlar için bir ‘’Ermeni Örgütü’’ olmuştur. Kimi dönem ‘’Asala’yla işbirliği’’ içinde. Bunların hiçbiri kuşkusuz gerçeği ifade etmemektedir. Gerçek olan bir şey vardır ki o da Proletarya Partisinin çeşitli milliyetlerden Türkiye Halkının yegane kurtuluş yolunu işaret ettiğidir. İşte Armenak’da bu gerçeği görerek Proletarya Partisi saflarında örgütlenmiştir. İlginçtir; Armenak ismini babasının bir arkadaşı koymuştur. İsmini aldığı kişi gözü pek bir fedaidir. (Fedai Ermeni grupların oluşturduğu direnişçi Partizan gruplarının adı) Ablasının deyimiyle ‘’Adını onurla taşıdı ve o da iyi bir devrimci oldu. ‘’
Ermeni Soykırımı sonrası bölgede sağ kalan ancak varlığını ‘’gizlemek’’ zorunda kalan pek çok Ermeni aile onunla başlayan bir uyanış içerisinde bulur kendini. O her şeyden önce partisinin çıkarlarını düşünen militan bir görev adamıdır. O, Proletarya Partisi’nin bir üyesi ve kadrosudur. O, kimi zaman Tariş İplik Fabrikası’nın direnişinin örgütlenmesinde, kimi zaman askeri bir eylemdeydi. O’nun yaşamını en yalın haliyle ifade etmek gerekirse yiğit bir komünist, kararlı, sevilen ve unutulmayan bir kişilik diyebiliriz. Faaliyet yürüttüğü bölgenin Ali Ağa’sı olan Armenak, insanların gönlünde yer etmiş bir kişiliktir. Öyle ki köylüler, şehit düştükten sonra yattığı yatağa kimseyi yatırmayacak kadar çok sevmişlerdir Armenak’ı. Öyle ki yaşlı bir köylü ‘’Ero sen öleceğine benim oğlum öleydi’’ diyecek kadar evlatarından çok sevmiştir Armenak’ı. Kuşkusuz bu sevgide Armenak’ın kitlelerle kurduğu diyalogun etkisi tartışılmazdır. Dürüst, sıcakkanlı, atik, insan sever bir kişiliğinin yanısıra bölge halkının sorunlarıyla da ilgilenmesi, devletin köylüler üzerinde uyguladığı baskılara karşı tavır koyan ve hesap sorucu özelliğide kitlelerle kısa sürede kaynaşmasını sağlamıştır. Bu konuda, bir dönem birlikte faaliyet yürüttüğü bir yoldaşının anlattığı bir olay ve o olay karşısındaki tavrı köylülerin Armenak’a olan sevgisinin en büyük kanıtıdır aslından. ‘’O dönemlerde Nazimiye Yüzbaşı’sı Ramazan Kılıç’ın korkulu rüyasıydı. Orhan Bakır’ın adını Dersim’de, Elazığ’da, Bingöl’ de duyan işbirlikçi hainler, faşist yöneticiler artık bir gün bile yaşamayı kar sayıyorlardı. Çünkü bu ela gözlü çocuk haktan bir şikayet daha duyar. Yüzbaşı Nazimiye’ye bağlı Dallıbahçe köyüne gider, köyde düğün var. Gelini ata bindirmişler düğün başka bir köye gidiyor. Ramazan Yüzbaşı emir verir indirin bu atın üstündekini. Kim bu? Düğün sahibi korkarak, Ramazan Yüzbaşı nın yanına gider ‘ bey bu benim gelinim. Ben oğlumu evlendiriyorum’ der. Yüzbaşı ‘benim niye haberim yok, çabuk indir açın yüzünü, kimliğini verin, belki teröristtir bu’. Düğün sahibi ne kadar yalvarmışsa yine de kabul etmemiş Ramazan Yüzbaşı. Gelini attan indirip, gelinle dans etmiş. ‘’İşte böyle bak o dağdakiler gelsin bırakmasın o zaman. Siz ekmek verin besleyin, bak biz varız onlar burada yok’’ Orhan Bakır ani bir kararla, yanına Kıvırcık ve kel Ferit kod adlı 2 arkadaşını alır, doğruca Nazımiye’ye gider. Orada 3 gün kaldıktan sonra 2 Şubat 1979 gecesi yüzbaşının evini bulunduğu lojmana gider. Kapıda 2 asker kafalarına kapüşonu çekmişler, sohbet ediyorlar. Çok kuvvetli bir fırtına var. Bu fırtına sayesinde herkes içerde. Nöbetçiye silahını dayayarak ‘’biz size bir şey yapmayacağız siz kapıyı açtırın, iki laf söyleyip gideriz’’ der Orhan Bakır. Nöbetçi kapıyı vurur usul usul hanımı ‘’ Ramazan yatıyor kim o?’’ diye seslenir. ‘’Benim arkaşım fenalaştı, açın kapıyı’’ der asker. Kapı açıldı. Kel Ferit hemen içeriye daldı ve ‘’ana biz bir şey yapmayız, kocana iki laf söyleyip gideriz’’ dedi. Kel Ferit kadınla konuşurken Ramazan göründü yatak odasının kapısından. Orhan Bakır ‘ Ramazan hiç telaş etme, bize ekmek getir biz gidiyoruz’’ Ramazan karısına dönerek ‘’ne istiyorlarsa ver gitsinler.’’ O arada Kel Ferit der ki ‘’ anam sen dur o ekmeği kendi eliyle versin ki, bir daha gidip köylerde kimseye işkence etmesin. Yüzbaşı, bak biz geldik senin evine ve sen bize ekmek verdin. Bir daha bir köylüye hakaret edersen bir daha ki gelişte seni vururuz. Tamam mı? ‘’ Evden çıkarıldığında yüzbaşıyı bahçe duvarına kadar beraber getirip serbest bıraktılar. Yüzbaşı Ramazan 7 Mart ya da 7 Nisan’da istifa ederek ortadan kaybolur. (Bir Yoldaşı)’’
Armenak kitlelerle bağının yanında, Partinin militan kişiliğine de verilecek en önemli örneklerden bir tanesidir. Yaşamını partiye adamış, partiyle atan yüreğin altından kalkamayacağı bir zorluk yoktur. Bir eylem için gittiği İzmir’de tutsak düşen Armenak, Partisinin böylesi değerli bir komünisti zindanlarda bırakmama kararından sonra diş ağrısı bahanesiyle gittiği hastaneden yoldaşlarının yardımıyla firar etmiştir. Armenak devlete askeri eylemlerle vurduğu darbenin yanı sıra, kendini en güçlü hissettiği hapishanelerinden de firar ederek onları düşürdüğü küçük durum nedeniyle daha özel bir nefretini ve kinini kazanmıştır. Firar sonrası eylemin büyük yankı uyandırmasından kaynaklı, partisi O’nu Türkiye Kürdistan’nda görevlendirir. 13 Mayıs 1980 de Kaypakkaya’nın ölüm yıl dönümünde, parti kararı gereği bir polis komiserinin cezalandırılması eylemi sırasında Elazığ Karakoçan’da girdiği çatışmada silah elde toprağa düşmüştür. Devlet O’na olan kinini cenazesinde dahil göstermiştir. Cenazesini kimsesizler mezarlığına gömen devlet, daha sonra köylüler ve TKP/ML militanları tarafından kaçırılarak Nazimiye’nin Xarig ( Yukarı Doluca) köyüne gömülen Armenak’tan intikam almak için kemiklerini çıkarttırıp Gole Xızır’a ( Peri Çayı) atmıştır.