Ölümsüzleştiği tarih: 20 Temmuz 1992
O gönül gönül sesin var şimdi kulaklarımızda. Devrim ateşiyle yanan yüreğin, silahlı mücadeleye olan tutkunluğun, ikiyüzlülüğe, dönekliğe hele de ihanete olan kinin ve en son nefesinde yaralarına parmak basıp kanınla bıraktığın o yüce değerlerinle her zaman mücadelemizde, yüreğimizde yaşayacaksın.
Korkaklığın, yılgınlığın, ihanetin kol gezdiği hapishanelerin en hareketli dönemlerinde, O devrimci olmayı, komünist olmayı yaşamının özüne oturtmuş, hapishaneyi kendisi için bir okula dönüştürmüş, okumuş, araştırmış ve kendini esas olarak burada geliştirmiştir. Bencilliği, ikiyüzlülüğü, dönekliği burada tanımış, buna karşı sürekli olarak, devrimci değerleri yaşamı haline getirmiş, örnek davranışlarıyla çevresinde bir sevgi yumağı oluşturmuştur. Siyasal ve ideolojik olarak kendini geliştirmesinden sonra ise onun için çok büyük değer taşıyan Parti üyeliğine aday olmuştur. Adaylık öncesi, eksik ve zaaflarını yoldaşlarıyla da tartışma önüne koymuş, bu yönde ciddi bir çaba sarf ederek, hapishaneden çıkmadan önce kendini oldukça geliştirmiştir. Onun dışarıya çıkma özleminde kendine özel bir yaşam kurma düşleri yoktur. Yaşamın güçlükleriyle boğuşan yoldaşlarının yanındadır düşleri. İçerideyken en keskin söylemlerle mangalda kül bırakmayıp, komünistliği kimseye kaptırmayıp, dışarı adımını atar atmaz şu veya bu şekilde hadi bana eyvallah diyenlerin çoğaldığı bir dönemde, tiksintisi de bir o kadar artmış, onun mücadele azmi daha da yücelmiş ve kendini sıcak aktif mücadelenin kollarına bırakmıştır. Çeşitli örgütsel görevlerden sonra, yerinde duramayan yüreğiyle ısrarla askeri alanda görev almak istemiş ve 1992 başlarında Askeri Komisyon’da yer almıştır.
Partiye sahip çıkmanın onu sürekli geliştirip güçlendirmekten geçeceğinin bilincinde olan Emre Bilgin, siyasal olarak da yazıp çizmenin önemini kavramış, kafasına takılan her konuda notlar almış, yazmış, eleştirmiştir.
En nefret ettiği şeylerin başında, devrimci değerlere dil uzatanlar, yan çizenler, mücadele kaçkınları, legalizmi bayrak edinenler gelmiştir. Bunlar için düştüğü bir kaç notta şöyle demektedir:
“Biz sîzlerin mevcut düzeni yıkmak gibi bir amaç gütmediğinizi iyi biliyor ve bu amaç için kaçınılmaz olan devrimci zoru siz de kullanın demiyoruz. Sizden bunu beklemek ve istemek kağnı arabasını ralliye katıp kazanmasını beklemeye benzer, o kadar ahmak değiliz.”
“Sınıf mücadelesinin geliştirilmesi ve ilerletilmesi doğrultusunda belki bazen eksik ve yanlışlar da yaparak bir şeyler yapmaya çalışanlara, gölge etmekten başka hiçbir şey yapmayan sizlere dönüp de bir boy aynasına bakmanızı tavsiye ederiz. Boy değil el aynasına baksanız da yeter, boyunuzu görürsünüz o kadar küçüksünüz.”
Yine aynı anlayışla, TKP’nin yasallaşması ve buna paralel olarak demokrasi ve legal parti peşine düşüp mide bulandıran teoriler üretenlere Emre’nin tepkisi şöyledir;
“Hiç sönmeyeceğini sandığınız umutlarımız değil. Bizimkiler hala alev alev, sizin umutlarınız neydi sahi? Biz bilemeyiz susalım, çok bilirsiniz, hep bildiniz ya siz söyleyin. ‘Kabelerimiz kalelerimiz’ mi dediniz. Hani şu kızıl bayraklı, kızıl yıldızlı Kremlin’iniz miydi sizin umutlarınız?
Sürgündeyken, yok yanlış oldu siz sürgün değildiniz, giderken ardınızdan bakıyorduk, gördük soluk soluğa kaçtınız ve ‘kışlada savaşı bekleyen askerler gibi’ bekliyordunuz.! Ama savaş zaten vardı; burdaydı, biz de buradaydık, hani şu faşistler daha da ileri giderek ‘faşistler’ dediğiniz, her fırsatta bazen düşmanla da el ele vererek karşısına dikildiğiniz bizler ölüyorduk neredeydiniz?
Ah lütfen affedin unuttum, ‘kışlada savaşı bekliyordunuz’ siz mi unuttunuz, yayıncınızın hatası mıydı, aslında siz savaşın bitmesini hoş size göre bitti ya, bize göre hâlâ sürüyor- bekliyordunuz. Hatta o ne menem bir halt olduğu ayan beyan ortada olan şu içinde yaşadığımız ‘demokrasinizi geciktirdiğimiz için bizlere kızıyor, ince belli bardaklarınızda konyaklarınızı yudumluyordunuz. Biz ölüyorduk sahi siz neredeydiniz? Ölülerimiz sizden daha diri.”
20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul’da Emre Bilgin’in de içinde bulunduğu araba durdurulur. Emre Bilgin ellerinde bulunan tek silah olan bir tabancayla ateş ederek arabadan dışarı çıkar ve uygun bir yere siper alır. Arabada kalan yoldaşı fırsatını bulunca arabadan inip uzaklaşır. Emre Bilgin, Esenyalı Mah. Vatan Cad. Dere Sok. 18 No’lu evin önünde faşist kolluk güçleriyle çatışmaya devam eder. Üstündeki parayı ve kimliğini yakar. Yaralanır ve yarasından akan kanla duvara umudun adını yazar. Bulunduğu yere girmeye çalışan bir polisi öldürerek silahına el koyar ve çatışmaya devam eder. “Gülümsememi yok etmek için suratımı parçalamanız gerekir” diyerek “sizden aldığım silahla sizinle savaşıyorum” diye düşmanla alay eder. Yarası ağır olduğu için hareketsiz hale gelince düşman, Emre Bilgin’i kurşunlayarak katlederler. 1962 İstanbul doğumlu olan Emre Bilgin ölümsüzleştiğinde TKP/ML Üyesiydi.