Ölümsüzleştiği tarih : 22 Mayıs 2003
Bülent Ertürk (Rıza) yoldaş: 1975 yılı Sivas’ın İmranlı ilçesi Kabaktepeler köyü doğumlu Kürt ulusuna mensup Alevi kökenli yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Koçgiri’nin isyan geleneğini barındıran yoldaş, devrimci demokrat bir çevrede yetişmiştir. TKP/ML taraftarıyken Çankırı eylemine yardım ettiği gerekçesiyle tutsak düşmüştür. Zindanlarda TKP/ML ile örgütlü ilişkiye geçmiştir. Eskişehir hapishanesinde haklarını almak için diğer bir yoldaşıyla birlikte ölüm orucuna başlamıştır. Ölüm orucunun zaferle sonuçlanmasından sonra Nevşehir Hapishanesine konulmuştur. Daha sonra 19 Aralık operasyonuyla Sincan F tipi hapishanesine götürülmüş ve oradan tahliye edilmiştir. Zindanlarda faşizmin yüzünü daha iyi tanıyan Bülent yoldaş, dışarıya çıktığında hiç tereddüt etmeden mücadelenin en ön saflarında yer almak istemiş, 2001 baharında gerillaya katılmıştır. Reformizmin, savaş yorgunluğunun revaçta olduğu bir dönemde savaşta ısrarın adıdır Bülent yoldaş.
Bülent yoldaş ölümsüzleştiğinde TKP/ML militanı, TİKKO birim komutanlarından, üçüncü mıntıka komutanlık üyesiydi.
BULANCAK ŞEHİTLERİ
Karadeniz’in sis basmış dağları arasında yürüyorlardı, yol uzun kavga çetindi… Sırtlarında taşıdıkları umut, inanç ve azim olmasa bu yolun yürünemeyeceğinin farkındaydılar, oysa daha altı gün önce içlerinden bir parçayı bırakmışlardı Karadeniz’in bağrına Emel Kılıç’ı (Süheyla) almıştı koynuna Karadeniz… Tarih 22 Mayıs 2003’tü… Giresun’un Bulancak ilçesi Bektaş Yaylası Ercaalan mevkii tarihe geçecek bir direnişin tanıklığını yapıyordu. Günlerdir sürdürülen operasyon ve çatışmalar sonrası yeni bir çatışmaya girmişti gerilla birliği… O gün, komünistlerin işkencede, zindanlarda, alanlarda, kısacası sınıf mücadelesinin sürdürüldüğü tüm alanlarda can bedeli yaşatılan direnme geleneğinin bayrağı, dağlarda çarpışan Partizanların elinde dalgalandırılıyordu.
Çok değil altı gün önce bir yoldaşlarını uğurlamışlardı güneşe ama bayrak hala dalgalanıyordu ve o gün iki yiğit Partizan kucaklarken ölümü, kendilerinden sonrakilere bırakıyorlardı bayrağı… Kavganın sürdürüleceğine dair inanç olmadan son mermisine dek çarpışabilir mi bir insan? Ölümü kucaklamaya bunca yakınken teslim olmamak, Partiye ve yoldaşlara, halka olan güvenden beslenildiğinde mümkün olabilir ancak, işte onlar bu duruşu gösterebilenlerden biri olarak geçtiler tarihe… Biliyorlardı ki, yenilmek değildir ölüm, ölümü güzelleştiriyorsa ölen, geride kalanlarda yaşatılıyorsa…
O gün Karadeniz’in bağrına düşen Murat Arıcak ve Bülent Ertürk farklı yerlerden, farklı koşullardan gelmiş ve proletaryanın kızıl bayrağı altında birleşmişlerdi…